31 Ocak 2011 Pazartesi

Para Para Para

Kocaman kocaman balonlar. Adam öyle güzel süslemiş ki standını, kaç yaşına geldim benim bile dikkatimi çekiyor. Bir çocuk yan tarafında standın, annesinin eline sıkıca yapışmış, bas bas bağırıyor. Kırmızı da kırmızı, sıpaydır men de sıpaydır men. Annesi eğiliyor bir şeyler söylüyor çocuğa, çocuk kendini yere atıyor, çığlık çığlığa. Bu manzarayı avm’deki herkes görüyor. Kadın utanıyor, çocuk kararlı. Sonunda almak durumda kalıyor kadın, çocuk artık mutlu.

Ulus pastanesi önü, bundan seneler seneler evvel, Bursa. Annemle çarşıya çıkmışız. Çarşıya çıkmak diye bir şey var o yıllarda. Aylık ihtiyaçlarımızı annem, anneannem ve kardeşimle birlikte çarşıdan alıyoruz. Annem çıkmadan evvel bizimle konuşuyor, bana Sebatlı’dan ayakkabı alacak, kardeşime de raptiyeli araba. Bunun dışına çıkmayacağımızı anlatıyor, tamam diyoruz. Ayakkabımı ben seçiyorum, böyle pullu kokoş bir şey, kardeşimde raptiyeli bir araba alıyor. Dolmuşa binmek için Heykel’e yürüyoruz. Tam Ulus Pastanesi’nin önünden geçerken annemin elini daha bir sıkıyorum. Ulus pastanesinde şemsiyeli çikolata satılıyor çünkü ve ben o çikolataya bayılıyorum çünkü. En masum bakışımı fırlatıyorum annemin yüzüne, sıcacık bir muzip gülümseme ile. Annem diyor ki, şimdi ikinize şemsiyeli çikolata alacağım ama eve gidince açacaksınız, yolda yemek yasak biliyorsunuz. Ayrıca eve gidince kim oyuncaklarını ortadan erken toplarsa önce onunkini vereceğim. Annemi çok seviyorum…

Kızım üç yaşında oğlum iki; para kazanmak, para harcamak ya da para ne demek gibi soyut bir kavramı hiç öğretmedik. Şunu biliyor ama beraber markete gidiyoruz, alışveriş yapıyoruz sonra kasada sıramızı bekliyoruz aldıklarımızı kasiyer ablaya veriyoruz o da cırt diye özel bir aletten geçiriyor ve bizde aldıklarımızın bedelini ödeyip evimize dönüyoruz. Üst komuşumun bir oğlu var, karı-koca bankacılar. Çocuk paranın içinde büyüyor yani : ) Onunla konuştuk geçenlerde ne yapıyorsun öğrettin mi para kavramını diye, dedi ki öğrenmemesi imkansız zira paranın içinde büyüyor bizimki. Şaka bir yana şöyle bir yöntem uygulamış, anlattı :

 
Oyun parkına gitmişler bir avm’nin. Orada öğretmişler. Babası demiş ki; bak oğlum sadece iki jetona yetecek kadar bir para ile geldik, bunları dilediğin oyuncakta kullanabilirsin. Tolga’da bu hakkını bovling ve trende kullanmış. Sonra oyuncakçıya girmişler annesi demiş ki oğlum sadece bir oyuncak alma hakkın var, hangisini istersen onu al. Gitmiş Tolga’ da kendine bir kamyon almış. O sırada pahalı başka bir helikopter beğenmiş, yaklaşık yüz lira civarındaymış. Annesi alamayacağını anlatmış, yanında o kadar parasının olmadığını söylemiş eve gidene kadar da dikkatini dağıtmış. Eve gidince düşünmüşler ve bir kumbara almaya karar vermişler. Ertesi gün kumbara alıp vermişler Tolga’ya, kısa bir açıklama da yapmışlar. Tolga’ya artık harçlık vereceklerini dilerse parasının bir kısmını buraya aktarabileceğini ve biriken paralarıyla helikopter alabileceğini söylemişler. O hafta her alışverişinde Tolga bir şey talep ettiğinde isterse alabileceklerini ama helikopter için kumbaraya atmasının da bir seçenek olduğunu hatırlatmışlar. Bizimki bir şey isteyince artık ellerini başına götürüp saçını kaşır olmuş : ) Sonraki hafta hemen karşılığını bulsun öğrenmesi pekişsin diye babası Tolga’ya kumbarayı da yanına alıp oyuncakçı’ya da göz kırparak; Bak Tolga artık biriktirdiğin paralarla istediğin helikopteri alıyorsun, demiş. Bizimki çok gururlanmış tabi kendisiyle. Bu arada Tolga ile kızımın arası sadece altı ay. Altı ay daha büyük Tolga.

Bana mantıklı geldi, öğretmeyi ve gündeme almayı düşündüm. Evde konuşacağım kocamla, bir karara varıp belki bundan sonra kızıma bende bir kumbara ile harçlık vermeyi düşünebilirim. Şimdilik alışverişe çıkmadan neler alacağımızı söylüyorum sadece. İşe de yarıyor, örneğin Pazar günleri çıkarız genelde kızım sadece sana bir kitap kardeşine de bir araba alacağız derim, tamam der, dikkatini çeken bir şey olmazsa aklına gelmez bir şey talep etmek. Lakin yazının başnda belirttiğim kırmızı sıpaydır menli kırmızı balon isteyen çocuk gibi olmasını da düşünemiyorum hiç. Oğluş’ da hiç işe yaramıyor bu yazdıklarım. Anlamıyor doğal olarak. Yine bir Pazar Ikea’da o hani krema şeklinde dondurmalar var ya onlardan almış yalayan kendi yaşlarında bir çocuk görmüştü. Kaşla göz arasında çocuğun dondurmasından o da yalayıvermişti bir kez. Çok gülmüştük.

Aslında düşünüyorum, en masum kısmı işin şu aşama. İlerde neler yaşayacağız kim bilir. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum, bulayım onu da ekleyeceğim zira konu çok kapsamlı. Beş yıldızlı çocuklar yetiştiriyoruz. Çevreme bakıyorum, sürekli yazdığım sosyal paylaşım sitelerindeki arkadaşlarıma bakıyorum. Hepimiz çocuğumuza en iyisini veriyoruz, ben dahil. Her şeyin en’i. En iyi okulu arıyoruz, en iyi ayakkabıyı seçiyoruz, en iyi kıyafeti almaya çalışıyoruz, oyuncağın en iyisine gidiyor elimiz…Bu kadar en’lerin içinde büyütüyoruz yavrularımızı. Aslında ilk etapta düşününce bir sıkıntı yok değil mi? Peki, hiç şu açıdan yaklaştınız mı? Ben yaklaşmadım sadece okuduğum bir yazıya istinaden düşün-müştüm-üyorum:

Şimdi bu kadar en’lerin içinde büyüyen bir yavru nasıl bir ego ile yetişir? En iyi ayakkabıyı giymiş, en marka kıyafetlerle dolaşmış, en iyi okullara gitmiş, her şeyin en’ini alan çocuk. İlerde hayat ona hep en’leri mi verecek? Bizim sunduğumuz hayatı yaşayamayacaklar ki. Tatminsizlik sorunu yaşamazlar mı? Hangi diploma tatmin eder bu en’lere alışmış beş yıldızlı çocukları, hangi maaş tatmin eder, hangi ortamda mutlu olur? Bir cep telefonu markası için birbirini değerlendiren bir dejenere gençlik var hali hazırda dikkatinizi çekiyor mu? Aaa senin ayfonun yok mu, yoksa şu kıçındaki livays değil mi, inanmıyorum çakma konvers mi o ayağındakiler diyen neslin farkındayız değil mi?

Şu an için gündemimizde değil bu konu lakin aklımı karıştırmıyor da değil hani. Ben bunu sonra düşüneyim ve yazıyı bu dejenere bulduğum yeni nesil egosu tavan gençlerden iki replikle bitireyim:

Pelinsu, sana inanamıyorum feyse koya koya elinde siyah ayfonlu fotonu koymuşsun, canımın içi üzerindeki zara tişörtün pembe, hiç uymuş mu? Pembe telefonlu resmini koy, başını da yana eğ cicim. Aaaa ama.

Pelinsu’nun annesi olsam o ayfonu almam valla, parasından değil sırf güvenlikten: ) Yahu bu memlektte insanlar elli lira için adam kesiyorlar, o telefon kaç para, kapkaççısı var hırsızı var, aman allahım ne cesaret.

5 yorum:

  1. pek guzel yazmissin,ellerine saglik.

    Kumbarayi biz de 1 yasina dogru verdik,ortalarda para bulursa ,ciglik cigliliga kosup kumrasaina atiyor.

    Sadece 1 oyunak hakkin var olayi ilk basladigim zamanlarda ise yaramamisti ama simdi bir tercih yapiyor:) (cok zorlanirsa,kiyamazsam eger,ikinci alternatifi ona caktirmadan aliyorum ve sonra veriyorum)

    YanıtlaSil
  2. Çok önemli bir konuya değinmişsin gerçekten. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki ebevynler tarafından istinasız çocuklar ne isterse alınıyor hatta senin de bahsettiğin gibi herşeyin en şahanesi, özellikle marka olanı tercih ediliyor. Ee tabi doğal olarak böyle yetişen çocuklarda doyumsuz oluyor ve sınır nedir bilmiyor... Bu konuda benim de kendime göre bazı kurallarım var, çok zor da kalmadıkça bu kuralların dışına çıkmamaya çalışıyorum. Bahsettiğin örnekte olduğu gibi mesela bir sürü seçenek arasından bir tanesini tercih etmesini istiyorum, kumbaramız var para biriktiriyoruz ve her gördüğünün, her istediğinin alınamayacağını öğretmeye çalışıyorum. Umarım başarılı oluruz.. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. çok güzel bir konuya değinmişsiniz, bende geçenlerde henüz 6 aylık olmasına rağmen kızıma ait daha şimdiden evde oluşmuş ihtiyaç (?) yığınından bahsetmiştim blogumda. işte şu son yazdıklarınız benimde sürekli kafamı kurcalıyor "böyle olmaması için neler yapabilirim"i sorguluyorum şimdiden
    sevgiler.
    (Nurturia'dan sevdeyasar;))

    YanıtlaSil
  4. Bu konu çok düşünüdürücü gerçekten.Sürekli oyuncak vs. bekler oldu bizden.konuşuruz ,anlatıyoruz .her gün almıycaz diyoruz ama ertesi gün,bilmemkim teyze,yok şu amca hediye oyuncak almış oluyor eve geldiğimizde:((

    YanıtlaSil
  5. HAklısın kesinlikle.. Tek oyuncak konusunu ben de uyguluyorum ama şimdiden tatminsiz olmaya başladıklarını düşünüyorum. Mesela Cars filminin oyuncaklarına takığız bir, geçenlerde oyuncaksıya yeni gelen cars filmi arabasını aldım, hemen henüz çıkmamış olan diğer modelini sordu.. dumur....

    YanıtlaSil