26 Kasım 2010 Cuma

İki Çocuk Annesi Olmak Demek

Ne zamandır düşünmediğimi farkettim yazının başına geçince. Günler ne çabuk geçiyor, oysa o günlerde sanki ara ara zaman donup kalıyordu. Hangi zaman mı, ikinci bebeğimin dünyaya geldiği ilk günler, daha da başa dönelim mi, peki dönelim:

- Ani aşırı mutluluk ve hayal kurma dönemi –

Yaşasın yeniden anne oluyorum. Kızımın bir kardeşi olacak, dört kişi olacağız, tam sekiz ayak eder bu. Tam bir romantik komedi filmi gibi. Büyük aile piknikleri, küçülen kıyafetleri kardeşi giyer, sonra pazar sabahları yatağımıza gelip bizi uyandırırlar, ailece el ele tutuşup, hep birlikte yürüyüş yaparız. Acaba kız mı olur erkek mi, düşünemiyorum bile iki kız olursa ne iyi arkadaş olurlar. Erkek olursa babasıyla futbol oynar, bende kızımla alışverişe giderim, bir an önce gelsin bebeğim, ah ama….

- Fiziksel parametreler-

Bu bulantıyla nasıl başa çıkacağım, kim kakasını temizleyecek şimdi kızımın? Allahım bu kadar mı kötü kokar, böööö. Ben bir kusup geleyim en iyisi. Emzirmeyi bırakmak istemiyorum henüz. Kim bilir kaç kilo alacağım şimdi, olsun alayım, sağlıklı olsun da kuzum, veririm sonra. Fil gibi oldum mu ki acaba? Nasıl oldu bu iş allahım, kızıma haksızlık mı ettim şimdi ben?


- Vicdani sorgulamar-

Ben ne yaptım allahım? Kızım daha dört aylık, bana çok ihtiyacı varken, onunla birebir ilgilenmem gerekirken, ne aptallık. Şimdi nasıl emzirmeyi bırakacağım, resmen onun süt emme hakkını elinden aldım. Nasıl kucağımda taşıyacağım karnım büyüyünce, bebek doğduktan sonra az ilgilenmek durumunda kalınca bunu nasıl telafi edeceğim? Canım kızım, daha o bir bebek, nasıl ona bu ablalık misyonunu yükledim? Bezini bile değiştiremiyorum artık. Ben ne kafasız bir anneyim, ya karnımdaki, ah bebeğim, sakın seni istemediğimi düşünme, seni çok istiyorum, eyvah! n’olacak şimdi?


- Kabullenme-

İki çocuklu bir anne oluyorum ben. Güçlüyüm, üstesinden gelirim. Yıllarca bebek istedik, tüp bebeklerim olsaydı zaten ikiz olma ihtimalleri yüksekti, eee öyleyse ikiz gibi büyüyecekler. Sakin olayım ben en iyisi, var mı yapacak bir şey. Bir oğlum olacak benim, kocamın adıyla yaşasın, evet evet bir adı bu olacak, o kadar. Ayrıca kardeşlik süper bir şey, iyi anlaşacak benim çocuklarım, biz dört kişilik bir aile sayılırız.

-Doğumdan sonra-

Bu kadar mı tatlı olur bir bebek, aynı ablası. Surat aynı baksana hayatım, aynılar sanki. İyi ki hiç vazgeçmedik bebeğimden, çok mutluyum.

-Doğumdan birkaç gün sonra-

Sanırım delireceğim ben, yok yok delireceğim, akıl hastanesine yatırırlar beni, ben ne yaptım allahım, ben ne yaptım? Tamam güçlüyüm ve pişman değilim ama allahım bana azıcık acır mısın? Şu iki çocuklu kadına acı lütfen, başedemiyorum, imdat…


-Doğumdan birkaç hafta sonra-

Bu ev tam bir curcuna, kızım yeni yeni yürüyor, oğlum sürekli emiyor ağlıyor kaka yapıyor bağırıyor uyuyor ve kızım ne yapıp ne edip onu uyandırmayı başarıyor, bambu sepetine oyuncak atıyor. Kızıma kızamıyorum kardeşi onun yeni oyuncağı biliyorum: ) Ama oğlum ne etsin, kuzucuk yandı ki ne yanmak. Cadı kızım benim. Aynı anda ağlamaya başladıklarında kıyamet kopuyor, birini kayınvalidem alıyor ki genelde bu kızım oluyor, oğluma meme veriyorum susuyor ama bu kez kızım öyle kötü bakıyor ki bana bu bakışlarına çok üzülüyorum. Sorguluyor beni sanki, niye onunla ilgilenmediğimi…Son günlerde birini emzirirken ötekini kucağıma almak gibi bir huy edindim, ben ikisini de çok seviyorum, kızımı ilgimden mahrum bırakamam. Kocaman bir kucağım var benim, ikisi de sığar, yüreğim kadar büyük bir kucak. Aynaya bakamam, sanırım bende büyüdüm. Fil gibiyim.

-Doğumdan birkaç ay sonra-

Aklı olan bu eve gelmez bence, hatta aklı olan gelmesin. Sürekli bir koşuşturmaca. Aynı anda kaka yapmayı becerebilen telepati yeteneği kuvvetli iki bebeğim var. Üstelik aynı anda ağlayıp aynı anda acıkıyorlar. Tam üç kişi iki bebeğe bakmaya çalışıyoruz, beceremiyoruz. Oğlumu uyutunca kızımla parka gidiyorum ana kız ilgi azalsın istemiyorum, kardeşini daha çok sevmeye başladı kızım. İkinci kelimesi kaaadis oldu. İlki baba ikincisi kardeş. Babaları eve gelir gelmez önce kızımı alıyor onunla aşkları bambaşka, sonra oğluşunu. Biz mi, biz artık karı-koca değiliz. Biz çok iyi bir ekibiz, anne babayız, ne karı kocalığı allah aşkına vakit mi var? Dün gece çocuklar uyuyunca sinemaya gitmeye kalktık, bir heves bir heves, süslendik püslendik gittik, ışıklar söner sönmez yorgunluktan uyuyakalmışız.

-Doğumdan aylar aylar sonra-

İyi ki ikinci bebeğim olmuş, şunlara bakar mısınız, ne de güzeller, ikisinide ben karnımda taşıdım, ben doğurdum, ben büyütüyorum. Pazar sabahı kahvaltıya dışarı gittik, kayınvalidemi çağırmadan, artık güveniyoruz ya kendimize. Oğlanı mama sandalyesine oturttuk, kızım yanımızda. Açık büfeden babası ile kızım tabakları hazırlayıp yanımıza geldiler, oğluşun mamasını hazırlamak için kalktığımda kızımda benimle geldi, birden anlık bir durum kızım kayboldu. O paniği tarif edemem, hemen masaya döndüm orada da yok. Garson arıyorum telaşeyle, bağırmaya başladım kırmızı kazaklı kız çocuğum kayboldu gören var mı, bu sırada oğlan ağlamaya başladı, kocam koşturmaya. Oğlanı kucakladım, kucağımda koşuyorum, deli gibiyim. Herkes acıyan gözlerle bize bakıyor, feci. Sevgili kzıım kaka yapmak için masanın yanındaki süs ağacının altına saklanmış, babası buldu. Nasıl sarıldım, nasıl sarıldım. Biz tuhaf bir aile mi olduk ne olduk? Garsonlar ve etraftakiler bize bakıp bakıp acıdılar. Size ne kardeşim, iki bebeğimiz var diye dışarı çaıkamayacak mıyız? Bal gibi çıkarız işte.

- Ablalık ve kardeşlik-

Birbirlerini çok seviyorlar çok kıskanıyorlar. İlk tanışmalarında ablası bir şaplak geçirmişti kardeşinin kafasına. Sonraki günler bu; bambu sepetine oyuncak atmak, uyurken yanında çığlık atmak, banyo yaparken kafasına su dökmeye çalışmak şeklinde devam etti. Unutmadan oğlum emeklerken birde onun üstüne çıkmaya çalışıyordu ablası, aklı sıra atçılık oynuyor. Kardeşi güçlenince roller değişti tabi. Kardeşi ablasının elinde ne görse ne yapıyor ne ediyor kaşla göz arasında alıyor ve hızlıca kaçıyor. Ablası bir oyun kurduğunda bir kaplan edasıyla gizlice yavaş yavaş yaplaşıp bir tekme tüm oyuncakları dağıtıyor. Diyelim abla resim yapıyor kardeş durur mu hemen onun çizdiğini karalıyor. Çok komikler. Kolay kolay müdahele etmiyorum. Vurmak ve bağırmak yasak bu kuralı iyi biliyorlar. Dolayısıyla sıkıntı çok yaşamıyoruz. Genelde aktivitelerini farklı ayarlamaya çalışıyoruz, kızımla resim yapıyorsam oğlumla da babası kovalamaca oynuyor mesela. Lakin beraber olmayı daha çok seviyorlar, birlikte oyun oynamaya bayılıyorlar. Geçen gün oğlum masada unuttuğum sıcak çay fincanına doğru uzanmaya başlayınca o panikle bağırarak ‘ah oğlum sakın alma yoksa kızarım bak’ dedim. Ablası bana dönüp ‘o benim kardeşim kardeşime kimse kızamaz’ demesin mi. Eridim, bittim. Üst kattaki komşumuzun oğlu oynamaya gelmişti yine geçenlerde, oyun oynarken çadırın içinde oğluma bağırmış, ablasının sesi geliyor çadırdan : ‘Tolga kardeşime bağıramazsın, o daha küçük, benim kardeşim o bir kere’ Canlarım benim. Oğlumda nerede mandalina görse ablasına taşır, kızım bir mandalina cadısı çünkü. Artık organize olup yaramazlık da yapıyorlar lakin bu başka bir yazı konusu...

Ben mi,
Mabel, Sevgili Mabel,,

Bu satırları okuyacaksın biliyorum. Mabelcim, yaşı otuzbeşi devirmiş tek çocuk doğurmayı seçen pişman onlarca kadın tanıdım. Lakin iki çocuk doğuran ve bundan pişman olan hiç kadın tanımadım henüz. Demem o ki;

İyi ki iki taneler,
Tam sekiz ayak ediyoruz toplamda düşünsene.

Gel bir evimizi gör canım. İşten dünüşte biri mememe yapışıyor, öteki bacaklarıma. Koltuğa geçtiğimde farkediyorum ki benim yüreğim kocaman, ikisine de yetiyor.

Kuzularım benim,
Hiç ayrılmayalım.

Not 1 : Oğluma hamileyken kızımın altını hiç değiştiremedim, kızım tam altı aylık olunca emzirmeyi kestik lakin yeni öğrendiğim bir şey gebeyken emzirmeye devam edilebildiği yönünde.

Not 2 : Sürekli koşturmacadan ve hızdan yorulmaya bile fırsatı olmuyor insanın. Endişelenme.

Not 3 : Bir fırsatta pratik bilgileri tanzim etmek gerek, benim kadar savruk bir insan bunu başarabilecek mi bilmiyorum ama blogun adı iki cocuklu anne, üstesinden gelmek niyetim.

Not 4 : Günler yetmiş saat olsun kampanyası yapalım, yetmiyor hakikaten.

6 yorum:

  1. bu kadar güzelmi anlatılır.sizi kutluyorum.

    YanıtlaSil
  2. iça'cım, gerçekten çok çok çok güzel yazmışsın ve iyi ki okumuşum :)

    Şöyle ki, "vicdanı sorgulamalar" ve "doğumdan bir kaç hafta sonra, iki ay sonra" kısmını okuduktan sonra, "Çınar'la kardeşi arasında en az 4-5 yaş olmalı" fikrim pekişti :)

    "Ablalık ve kardeşlik" kısmını okuduğum zaman da "evet, kesinlikle bir çocuğum daha olmalı" fikrim!

    Tabii ki, "bir mucize" olur da planladığımdan daha erken hamile kalırsam, "bak iça da yazmıştı, geçiyor bu günler" derim. Ama yazın bana düşündüğüm şeylerde haklı olduğumu gösterdi. Zaten allah da dağına göre kış verir, derler ya; sizin gibi güçlü kadınlara peşpeşe veriyor bu beebcikleri. Benim gibilerin de planlamasına izin veriyor sanırım :)))

    Eline sağlık canım, öpüyorum!

    YanıtlaSil
  3. berna,
    tez zamanda ailenize katıslın yeni bir bebek:)

    ozge,
    uc bebeli ozge:) ne kadar ortak duygular di'mi:)

    basak,
    sana da nasip olsun. dilediğin zaman aralıgında olsun. cıncın'ım abi olsun, arkadasım iki cocuklu olsun:) kotaramayacagın bir sey yok, ben biliyorum:))oderiz anacım erken gelirse supriz yaparsa bebekcik oderiz bakıcı parasını ne edelim. arkadas degil miyiz:))

    YanıtlaSil
  4. Ahh İça... İnsan geçtikten sonra gülümseyerek bakıyor o günlere. evet haklısın. yaşamadan önce de ancak endişeyle bakabiliyor işte...

    kendimi sakinleştiriyorum bunları okuyup okuyup...

    kimin ne dediği önemli değil biz 2 çocuklu harika bir aile olacağız diyorum sık sık kendime, ama gel gör ki; korku da yakamı bırakmıyor bir türlü...

    YanıtlaSil
  5. Tüm yazının altına imzamı atmak geldi içimden, o derece benzeşiyoruz yani her açıdan.. merhaba, ben filiz, ikiçocuk annesiyim, bizim evde de 8 ayak var yani ne güzel... hiç pişman olmadım ben, iyiki habersiz de olsa gelmiş iki numaralı sıpam:-)

    YanıtlaSil