3 Kasım 2010 Çarşamba

Yasemin'e, İçsel Yolculuk Üzerine

Bakayım bakayım,,

Kaç yıl geçmiş aradan. Baştan alalım, böyle anlamsız oldu gibi sanki. Önceden bahsetmiştim giriş paragraflarındaki sıkıntımı. Aslında bayılıyorum öyle afili girişlere, mamafih son yıllarda bayılmakla kalıyorum. Buradan şu çok sık kullandığım ‘bayılmak’ kelimesine de atıfta bulunasım var ama asıl atıfı Virgina hak ediyor ona atıfta bulunacağım.

Sevgili Virgina,, -Pek tabi Woolf olan Virgina, daha evvelden de yazmış olmalıyım, evet evet yazdım ben Virginia’ya-

Demişsin ya Kendine Ait Bir Oda diye. Ah Virgina, belki anne olmayı seçseydin önce ‘Kendine ait bir zaman’ derdin.

Sevgili Yasemin,
Bu satırların müessiri Yasemin,,

Son günlerde iş yerinde inanılmaz gergin bir dönem yaşıyorum. Hayat öyle güllük gülistanlık değil. Diyorsun ya işten eve dönünce bırakırsın iş kimliğini, önemli olan özel hayatta ruhların dejenere olmaması diye. Ah Yasemin ben çok zorlanıyorum, belki son günlerde iş yerindeki sıkıntılardan, ne bileyim başa çıkmak zorluyor. Üstüne birde evdeki sorunlar… Kapıdan girmeden evvel çantamı bırakır gibi tatminsizlikleri, haksızlıkları, fazla beklentileri, empati yapmayanları, kısaca çocuklardan ayrı diğer her şeyi asıyorum dolaba. Orada bekletiyorum. Dedim ya sana dün, arada dağılsın konu, boşvermek gerek zaman zaman diye, öyle yapmayı sık sık başarabilsek. – Çalışalım bu konuda olur mu?- Bu yüzden yazıyorum işte, şimdi, tam şu dakika.

Kendine ait zaman’ı olmalı her kadının. Her anne olan kadının iki kat. Hiç vicdani sorgulamalara gerek yok. Eğer kendine zaman ayıramıyorsa insan bir noktadan sonra verim düşüyor. Amaçlara ulaşmak için insanın enerjisi kalmıyor. Bir derdim var benim biliyorsun, önemli bir derdim. Şudur ki; Ayakları yere sağlam basan, mutlu olmayı seçen, kendini korumasını bilen, özgüvenli çocuklar yetiştirebilmek. Gözüm arkada kalmamalı. Bunun üstesinden gelebilmeliyim. Şimdiye kadar da geldim bin şükür. Lakin ara ara bunalmıyor da değilim. Kendime ait bir zaman ihtiyacı içinde oluyorum.

Anlatmak istediğim kimlik bunalımı değil. Annelik, kadınlık, çalışan anne olma durumu hiç değil. İçsel yolculuğumdan dem vuruyorum. İçsel yolculuğum çocuklarımla evriliyor. Onları da kendim gibi yetiştirmeye özen gösteriyorum. Bu sebeple onların yanında kendimi öteliyorum. Evde olduğum her dakika inanılmaz değerli. Onlara amade oluyorum her saniye. Zira çalışan bir anneyim. Yokluğumu hissetsinler istemiyorum, anne sevgisinden yoksun çocuklar büyütmek istemiyorum. Dolayısıyla her saniye her dakika sevgimi, ilgimi göstermeye çalışıyorum. Televizyon izlemeyi, temizlik yapmayı değil onlara vakit ayırmayı tercih ediyorum. İyi ki.

Çalışmalıyız Yasemin, kendi paramızı kendimiz kazanmalıyız. Ayakta durmayı yere sağlam basmayı başarmalıyız. Artık nasıl becerebileceksek içsel yolculuğumuza da ket vurmamalıyız. Tüm bu yorgun hayatlarımızda tereyağından kıl çeker gibi sıyrılıp, çocuklara endekslenerek, mutlu olabilmeyi seçmeliyiz. Pek tabi kendimize zaman ayırarak.

Şimdi Bach dinliyorum. Air On The G-String. Biliyorum sende çok seviyorsun, aç şimdi, kemanla hüzünü değil, şu ortak anlarımızda huzuru dinleyelim. Nasılda güzel bir keman yorumudur o. Akşama evde seni ve kuzun Lara’yı düşünerek dinleyeceğim kızımla. Çok sever kızım da, biliyorsun. Daha gebeyken Brandenburg Konçertolarını dinlerdik. Özellikle No :5’i. Oğlum ayrımsayamıyor henüz.

Yasemin,,
Bu satırların müessiri Yasemin,

Şu dakika, Bach ile ben kendime zaman ayırdım. Sende ayır olur mu? Sık sık konuşalım. Bana çok iyi geldi yazmak.

Öpüyorum canım,
Dışı hafif yorgun,
Yüreği ağrıyan,
Şu anda, şu dakika huzurlu,
İki çocuklu bir anne.

4 yorum:

  1. Büyüksün.

    Senin gibi derin duruşu olanlar da, Bach gibi evrensel hakikati essiz notalarla yorumlamış olanlar da her derde deva.

    Air on G-string, evlilik tören müzigim. Insan hayal gucunu sonuna dek zorlasa gökteki perileri, melekleri, bizi uzaktan seyreden sevdiklerimizi bile görebilir o yüce müzikte. Ruhun ebedi huzuru o notalarda gizli. Ama yasadıgımız bunca devinime, degişim dönüşüme ragmen Air, bizde hala aynı etkiyi yaratabilir mi acaba? Herakleitos ne demiş - "aynı nehre iki kere girilmez" . Mecazi anlamda bakir gunlerimizde Bach'tan aldıgımız hakiki lezzet simdi bize teselli gibi geliyor olmasın.. Duru, dupduru bir zihinle dinlemek lazım Üstad'ı. Onun, ölümsüz müziğinin hakkını vermek için.

    V.Woolf'a gelince, cok kişilikli ruh halleriyle, ruhsal tatminsizliğiyle ve hayatı bir yakalayıp bir bırakmasıyla yer yer kendimi gordugum bir sahsiyet. Cebine taşları doldurup kendini nehre bıraktığı ölüm sahnesi ise bende başka bir yer etmiştir.

    Evet, kendimize ait bir oda şart.

    İmza: Bach ugruna dogum yeri eski Dogu Almanya - Eisenach'a kadar gitmiş, kendisinin vaftiz edildiği kilisede Toccata and Fugue'u dinlediginde hayatı 01.01.2008'den itibaren baska gozlerle gorebilmiş olan Yasemin.

    Söz uçar, yazı kalır.

    YanıtlaSil
  2. yasemin,,

    kalsın da,
    usanmadan yazmalıyız,
    iyi geliyor çünkü bana.
    sanırım sana da.

    hasılı ne biliyor musun? evriliyor her şey. çocuklardan önce ve çocuklardan sonra duruşum bile değişmiş, ayrımsıyorum. değişmeyen tek şey içim, hala meraklı, hala doyumsuz, hala yaramaz minik bir kız çocuğu.

    şimdi buraya bir alıntı yapasım geldi. bu kez bir erkek yazardan. çok severim. sende sever misin acaba? ihsan oktay anar bahsi geçen erkek yazar. şöyle tarif ediyor bir kız çocuğunu:

    ''ölüm kendisine hayli içerlenmiş görünen küçük kıza baktı. sanki oyunbozanlık edildiği için kız, küsmüş gibi dudaklarını büzmüştü. belki de küskünlüğü sonucu, elleri arkasına sımsıkı kenetliydi. bir yandan da, boyası aşınmış kırmızı pabuçlarının ucuyla toprağı eşelediğine göre, mızıkçılık edip etmemek arasında bir seçim yapmaya çalışıyordu. oyunu çok ciddiye aldığı muhakkaktı. bu da zaten, koşmaca oynarken düştüğü sıralarda dizlerinde açılmış yaralardan belliydi. ancak onu büyük bir üzüntünün beklediğini, daha şimdiden dolu dolu olan gözlerinden sezilebilirdi. gerçekten de, kurdelesini düzletirken, kızın gözünden bir damla yaş geliverdi. işte ölüm, bu gözyaşını gördü. ardından çocuğun yüzünü, o yüzdeki harfleri, masalları ve cenneti farketti. evet, çocukluk, cennetin ta kendisiydi ve cennet de seyredilmeye değerdi. ölüm, seyrettikçe yüzünün yumuşadığını ve göklere yükselir gibi gerçek şekline erişmeye çalıştığını farketti. bu sırada bir şey çatırdadı.

    mühür kırılmış, ölüm gülümsüyordu.''

    efrasiyab'ın hikayeleri'nden.

    alıntı yapacak ve / hatta /dahi, dinlenilecek ne cok ustad var,

    iyi ki.

    imza : saskın ve yazmayı su sıralar konusmaktan daha cok seven ikicocukannesi.

    sessizlik zaman zaman iyidir,
    diyelim.

    YanıtlaSil
  3. eylem nasıldı dur dur;
    +1,
    nurturia'ya ithafen:)

    YanıtlaSil