7 Aralık 2010 Salı

Nasıl Kitap Okuyoruz?

İlk kitabımız, doğrusu ilk en çok sevdiğimiz ve bilinçli olarak talep ettiğimiz kitabımız, kızım ilerde bu blogu okursan eğer hiç şaşırma ama senin ilk sevdiğin ve toplamda tam üç tane aldığımız kitabın: Mevsimler idi. Hobi yayınevinden çıkan bir kitap. Oradaki gökkuşağına bayılır gogo der dururdun. ‘Anne gogo aç aç gogo.’ Böyle isterdin kitabını. Bende sana anlatmaya okumaya bayılırdım.

Neden kitaplara bu kadar önem veriyorum, çünkü okuyan bir birey olmalarını istiyorum çocuklarımın. Okumayı ihtiyaç olarak görmelerini istiyorum yaşamlarında. Ben öyleyim, okumadığım zamanlarda kendimi aç hissederim. Kitapların zihnimi yüreğimi genişlettiğini hissettim hep. Çocuklarımın da öyle olmalarını istiyorum. Dolayısıyla kitaplarla iç içe olmalarını sağlıyorum.

Geçen hafta Nurturia’da nasıl kitap okuduğumuzu konuştuk arkadaşlarla. Metine bağlı olmayan bir anneyim ben, kitap diline bağlı kalmıyorum, bu farkımla muhalefet yarattım ama öyle. Biraz detaylamak gerekti, buna istinaden işte bu yazı çıkıyor ortaya, nasıl kitap okuyorum kuzularıma:

Önce soruyorum hangi kitabı okuyalım kızım diye. Birlikte seçiyoruz. Küçük kızım hep bir iki kitaba takıyor kafayı, bazı akşamlar sürekli aynı kitabı talep ediyor, sık sık değiştirmeye sıkılmasını önlemeye çalışıyorum. Mesela son günlerde Julia Donaldson’ın kitaplarına takmış durumdayız. Son birkaç haftadır Zogi / Minik Balık / Değnek Adam üçlememiz şaşmıyor. Araya ben katmazsam diğer kitaplarla hiç ilgilenmeyecek o derece.

Ardından geçiyoruz ya kanepeye ya benim yatağa, ama illa onun yastığı olacak. Yastığını alıyor ve uzanıyoruz, kitaplarımızı da yanımıza koyuyoruz, sonra soruyorum önce hangisini okuyalım, pek tabi bizimki çığlık çığlığa Zogi: ) Önce kitabın adını söylüyorum ardından başlıyorum okumaya. Benim kızım kitabın metninin dilini merak etmiyor hiç, resimlere odaklanıyor ve illa soracak bir şey buluyor. Mesela Zogi’nin dili niye bir sayfada küçük çıkmış, mesela niçin tüm yavru ejderler kükrerken gözlerini kaparken turuncu ejder gözlerini neden kapamamış, mesela niye ayıcık Zogi’nin kuyruğunu ısırmış böyle arkadaşlık olur muymuş, mesela o hastalalan bayan ejderha mı imiş, öğretmenler hastalanır mıymış, mesela Zogi kafasını ağaca çarpınca bozulan kuş yuvasına ne olmuş, anne kuş tekrar yuva mı yapacakmış, peki ya yine Zogi o ağaca çarparsa ne olacakmış? (Biri beni durdursun kızımı övmek üzereyim, tamam durdurmasın, durdursa bile ben öveceğim bu çok belli: ) Böyle detayları görebilen bir gözle kitap okuyorum her akşam. Yukarda mesela diye anlattığım her soruya mantıklı bir cevap bekleyen bir kızım var benim. Ben kitabı okurken araya sık sık girip böyle sorular soruyor işte. Şimdi kızım soru sorarken aaa dur kızım ben metine bağlı kalacağım, olmaz diyemem. Cevap vermek durumunda oluyorum ve bizim kitap okumamız bambaşka bir hal alıyor. Metin de doyurmuyor benim kızımı. Hem de hiç. Zira - Zogi üzerinden gittik- kitabın metninde detaylar anlatılmıyor, ana hikaye anlatılıyor ve benim bızdık kızım iki okumada ana hikayeyi kavrıyor başka detayları merak ediyor. Birkaç kez denedim metinden okumayı son Nurturia yazışmamızdan sonra o kadar sık kesti ki kızım beni, metinin hiç anlamı kalmadı yine.

Şöyle düşünüyorum belki de bu kitap dili, yani lirik olan kafiyeli dil, daha büyük çocuklara daha mı uygundur? Ya da daha küçük bebelere. Belki de alışkanlık ile alakalıdır. Mesela ben hiç öyle okumadığım için belki de kızım bu lirik dili sevmiyor olabilir. Daha erken dönemde Tubitak kitaplarında (Yağmurlu Bir Gün, Yuvada vs vs.) okurken ana hikaye çok açık olmadığı için hep ben bir hikaye uydurur, kitabın resimlerinde ilginç olan çizimleri bulur onlardan bahsederdim. Belki de biz böyle alıştık.

Senem yazmış bloguna bir takım araştırmalar yapılmış, bu kitap metini diliyle alakalı. Bir örnek vermiş, buraya kopyalıyorum:

'nenem anlatmış orhan’a
yolları düşmüş ormana
çeşit çeşit ağaçlara
böğürtlene, mantarlara
hışırdayan ...... (yapraklara)'

Böyle tamlamaların dil yapısı hakkında çocuklara katkısı oluyormuş ve ilerde okumayı öğrenmelerinde çok yardımcı oluyormuş bu tarzda bir dil. Şimdi ne yaparsanız yapın ne derseniz deyin böyle bir kitap diliyle benim kızımın ilgisini çekemezsiniz. İmkanı yok. İhtimal dahi vermiyorum. Eğer kitabı böyle okursam bu cümlelerle sıkılır kızım. Bir kere çok sık keser, kestikten sonrada tekerlemeye benzeyen bu metinde kaldığım yerden devam edemem. Dil yapısının sadece bu tekerlemelerle öğrenebilineceğine inanmak istemiyorum, adı üstünde tekerleme bir kere ve devrik cümleler çok fazla. Kitap diliyle ilgili anlatmak istediklerim bu kadar, aslında daha da açığı ben bir kitabımızı başından sonuna nasıl okuduğumuzu yazdım buraya aynen öyle okuyorum işte, dileyen göz atabilir.

Başak, füsfüs, damla, esraozlem, zeyneb, bu mim nasıldır tam çözememekle birlikte yazın bakalım siz de diyorum ve sobeliyorum:

1 : ) Çocuğunuzun en çok sevdiği kitabı hangisi ve bir gece de kaç kitap okuyorsunuz?

2 : ) Var olan mevcut kitap dilini mi yoksa kendi uydurduğunuz metini mi okuyorsunuz?

3 : ) Çocuk kitaplarının lirik kafiyeli dili hakkındaki fikriniz nedir, beğeniyor musunuz?

4 : ) Çocuğunuzla birlikte kitap okurken sizi kestiğinde soru sorduğunda bir çizime takıldığında ne yapıyorsunuz?

5 : ) Türkçe kitaplar mı çeviri ingilizce kitaplar mı hangisinin anlatım dilini daha çok beğeniyorsunuz?

6 : ) Siz bir kitap yazsanız nasıl olur kitabın dili? (Esra senin cevabı çok merak ediyorum ona göre)

7 : ) En çok hangisi daha öncelikli? Çizimler yoksa metin? Birinden biri mızıkçılık yok: )

Not : Mim böyle bir şeydi di mi : )

2 yorum:

  1. çok güzel konuymuş bu paylaşımlarınızı hangi konu başlğı altında bulabilirim ??? Ben pek kullanmayı bilmiyorum henüz bir iki aradım beceremedim kitap önerilerinde mi?
    iki konuda benzeşiyoruz
    birincisi ilk üç kitap sıralaması bizim bu hafta minik balık öne geçti açık ara ...
    ikincisi anlatım şekli ... tıpkısının aynısı bizdeki okumalarda...
    Şimdilerde belki aynı kitapların üzerinde çok sık durulduğundan baştan sona okuyabiliyoruz birde birkaç çocuk varken susarak dinliyor Uras...
    sürü sepet soru gelir bizde hatta tüm ejderlerin isimleri var...aynı kuş yuvası diyaloğu her okumada cevaplandırılır...Çünkü orası bir travmamıdır ? kuşlar için ? korku? gene dönmüş kuşlar yuvaya der Uras sadece korkup kaçmışlar...
    tubitak kitaplarındaki başlardaki başarısızlığımızın nedeni aynı sendeki durumlar yapılarak aşıldı... Şimdi dinazor en sevdiklerinden biri ama birmilyon dinazor sorusu eşliğinde...
    Diğer türlüsünü beceremiyoruz ...Ama sık tekrarlanan bölümlerde yukardaki gibi aynen okumam mutlu ediyor...
    ''hayır ben değnek değilim ben oyuncak değilim ben değnek adamım''

    Çok güzel Mim olmuş...:)Bende merak ettim

    YanıtlaSil
  2. Bayıldım kızınızın sorularına. Bende okuyamıyorum oğluma kitapları. Hep yeni hikayeler uyduruyorum. resimler üzerinden gidiyoruz biz de. Zogi yi kitap listemize ekleyeyim hemen.

    YanıtlaSil