25 Kasım 2010 Perşembe

Oğlum'a...

- Ne yazsam az, ne yazsam eksik-

Kızım dört aylık,

Meme delisi bir bebek, cok cok emiyor beni. O kadar mutluyum ki, uykusu son derece düzenli, neşeli, sorunsuz, hiç öyle sürekli ağlayan mızmız bebeklerden değil. Geceleri kocam saati kuruyor, bizi uyandırıyor saat üç buçuk gibi. Kızımı uyandırmak için kocam topuklarını hafifçe sıkıyor bizim bızdık zor açıyor gözlerini. Kızım uyanınca beni kaldırıyor bebeğimizi kollarıma veriyor ve emziriyorum. Emzirme işlemi bitene kadar gece lambası eşliğinde üçümüzde uyanığız. Bu manzarayı çok seviyorum, kocamın uyanık oluşuna ve bizi bu denli düşünmesine bayılıyorum.

Yine bir Pazar günü sabahı. Kocam sütlü kahve yapmış kendisine, öyle kötü kokuyor ki, midemi tutamıyor kusuyorum. Banyoda hamileyken de böyle olurdum diye geçiriyorum içimden. Salona geçince dışımdan da aynı şeyi söylüyorum: Hamileyken de böyle olurdum. Kocam yok canım olur mu hiç öyle şey diyor, bende ister misin olsun diyorum. Sonra başlıyorum sesli düşünmeye:

Düşünsene hayatım yine böyle bir Pazar sabahı, biz odamızda uyurken iki kardeş koştura koştura kapımızı çalıp bizi uyandırırlar, yatakta boğuşuruz onlarla. Belki ikincisi de kız olur ya da bir erkek. Evimizde sürekli çocuk sesi olur ki bence bu harika. Ayrıca zaten biz ikiz bebeklere hazırlamıştık kendimizi. Tüp bebekler olsaydı doktor ne demişti hatırlasana, ikiz olma ihtimalleri yüksek demişti. Ne güzel işte ikiz gibi büyürler…

Sesli düşünceme öyle bir kaptırıyorum ki kendimi, kızımı kucaklayıp emzirirken kızıma bir kardeş isteyip istemediğini soruyorum. Daha dört aylık, ondan nasıl bir abla olacağını düşünüyorum. Ben hayallerimle mutlu mutlu gülümserken birden bir mide bulantı atağı daha geliyor ve kocam kızı hazırlayayım biz dışarı çıkalım sen de dinlen üşüttün herhalde diyor. Dışarı çıkıyorlar. Hava buz gibi soğuk dışarıda, gelmeleri bir saati geçince endişeleniyorum, tam arayacakken kapı çalıyor, kocam elindeki torbayı uzatıyor bana. Nöbetçi eczane bulmuş, torbanın içinde gebelik testi, suratında hiçbir ifade yok. Ne telaş, ne mutluluk, ne heyecan, ne endişe, ne korku, ne şaşkınlık. Son derece sakin.Elbette sabırsızlık ve merağı çok fazla barındıran bünye onları kapıda öylece bırakıp doğru banyoya koşmamı sağlıyor. Çizgilerin oluşmasını beklemem gerek ama nasıl sabredeceğim, aklımda sürekli bir Pazar sabahı yatak odamızın kapısını çalıp yatağa zıplayan iki çocuk görüntüsü var. Salona geçiyorum kızım meme istiyor, onu emzirmeye başlıyorum, kocama da koş bak bakalım banyoya diyorum iki çizgi mi. Son derece sakin banyoya doğru gidiyor, lakin bir türlü gelemiyor. Elinde testle geldiğinde suratından okumaya çalışıyorum, yok hiçbir tepki yok kocamda. Yanıma yaklaşıyor, tebrik ederim diyor, kızımızı kucağına alıyor abla oluyorsun diyor. Ben o kadar şaşkınım ki,,

Önce acayip bir mutluluk kaplıyor içimi, yeniden gebe olduğum için çok seviniyorum. Hemen kocama dönüp istemiyor musun neden mutlu olmadın diyorum, şaşkınım diyor, şaşkın olma hemen kendine gel benim gibi mutlu ol diyorum, iyice şaşırıyor, beni izliyor. Elime testi kaptığım gibi yine-ilk gebeliğimde de böyle yapmıştım- karşı komşu teyzenin kapısı çalıyorum. Teyze de evet çift çizgi ve kıpkırmızı deyince inanıyorum. Ben yine gebeyim. Kızımı kucaklayıp ona bir kardeşi olacağını söylüyorum bızdık gülümsüyor, Allahım çok mutluyum yaşasın. Hemen babamı, kardeşimi, teyzelerimi, nanamı ve kayınvalidemi arıyorum. Herkes çok şaşırıyor, benim gibi çok mutlu olan bir tek nanam. Onun dışındakilerin telefondaki ilk tepkisi hadi canım kesin bir yanlışlık olmuştur tarzında. Kocam o telaşede doktorumuzu aramayı akıl ediyor, ertesi sabaha randevu alıyor tüm aile yine bizim tüp bebek merkezindeyiz.


Tüp bebek merkezi,
Mart ayı,
Zehir gibi bir soğuk,
Günlerden Pazartesi.

Ayağıma galoşları yine kocam geçiriyor, eğilmiyorum. Kızımı babaannesi kucağında tutuyor, babam endişeli, kocam çok sessiz. Ben karmakarışığım. Bekleme salonundayız, gözüm kocamda. Hiç tepki vermiyor sessizlik bana göre değil, zorlanıyorum. Ama çok mutluyum, yeniden gebe olduğum ve kızımın bir kardeşi olacağı için. Doktorumuz gülerek yanıma geliyor, kan verdin di’mi diyor, bir hata olabilir ben idrar testine hiç güvenmem diye ekliyor, verdim diyorum. Sonuçlar gelsin sizi öyle alayım diyor. Kızımı kucaklıyor ve gülerek bu şaşkın insanları annen telaşlandırmış belki kardeş mardeş gelmeyecektir sana sakin ol diyor. Hepimiz gülümsüyoruz. Babamın rahatladığını fark ediyorum, inşallah dediğini ayrımsıyorum. Aradan on beş dakika geçiyor sekreter elinde zarfla doktorun odasına geçiyor, doktorumuz telaşla dışarı çıkıyor. Buyurmaz mısınız diyor. Dizlerim titriyor, heyecandan. Doktorum çok şaşkın demek ki hamileyim diye içimden geçiririken,,

Uzanmaz mısınız, bebeği görelim diyor…

Görelim doktor bey, görelim. Kızım da görsün kardeşini, kocam da görsün ve Allah aşkına artık bir tepki versin. Ayrıca doktor bey lütfen artık babam somurtmasın, kayınvalidem telaşlanmasın. Ben çok mutluyum, bebeğimi istiyorum herkes kendine gelsin.

Diyorum içimden.

Tam uzanırken, doktor usulca bir sakinlikle, eğer bebeği istemiyorsanız hiç görmeyin anne etkilenmesin diyor. Kocam tok bir sesle:

Olur mu öyle şey, bebeği istiyoruz, elbette görelim diyor. Kızımızı kucaklıyor, usg’nin yanına geliyor. Kocamı çok seviyorum. Artık dizlerim titremiyor, artık kocamdan çok bebeğime odaklandım, artık huzurluyum, artık iki çocuk annesi olacağım, kızım abla oluyor ve hayatımıza bir kardeş girecek. Şu işe bak…

Keseyi görüyoruz, birlikte. Henüz kalp kası oluşmamış, doktor kocama takılıyor, nasıl oldu bu iş diyor, gülüşüyoruz. Haftaya kalp atışı için randevu veriyor, bir sürü tahlil istiyor yine. Tam odadan çıkarken, babam: Kızıma bir şey olur mu ki diyor, gözleri dolu dolu. Bir tehlike arz eder mi? Doktorumuz babama; rahat olun emin ellerde, iki çocuklu bir dede olacaksınız, bir şey olmaz, dilerseniz size cep telefonumu verebilirim diyor. Canım babam…

Tam 39 hafta sonra, evden sabahın köründe çıkıyoruz, çok gerginiz. Kocam, kızım, babam, kayınvalidem, karnımda oğlum ve ben. Sürekli bir ağlama halindeyim, kocama dönüp, kızım sana emanet bana bir şey olursa sakın onu üvey anne ellerinde büyütme, hemen evlenme, büyüsünler öyle diyorum. Kızımı kucaklıyorum odada, yürümek istiyor pıncırıkım. Yeni yeni yürümeye başlıyor, allahım ya bana bir şey olursa. Sıkıca sarılıyorum, seni çok seviyorum sana doyamıyorum yavrum diyorum, tutamıyorum kendimi yine ağlıyorum.

Ameliyathane, buz, bir sürü doktor. Anestezi doktoru elimi tutuyor, epidural bu kez. Oğlumu hemen görmeliyim, gebeliğim boyunca el parmakları sayılamadı, eger birleşikse hemen operasyona alınacak, o yüzden bu anestezi şeklini seçtik. Kocam yine çok sessiz, tahmin edileceği üzere şaşkın olunca sessizleşiyor. Elimi onun tutması gerekirken bu işi anestezi doktoru yapıyor, düşünün yani. Doktor gerginlik geçsin diye bir fıkra anlatıyor, çok az kaldı diyor, saat diyorum. Saat 11:20 diyor kocam. Ardından inanılmaz bir enerji hissediyorum, ameliyathanenin havası değişiyor resmen ve bir çığlık, çok sesli bir bebek çığlığı. Avaz avaz. Saat : 11.25. Kocam yok ortada, aşkım, hayatım bir oğlumuz oldu diyor, sesini duyuyorum kocamın. Bebek hemşiresi koynuma koyduğunda gözümden yaşlar dökülüyor, yeniden anne oldum diyorum ağlayarak, canım oğlum. Bebeğimi alıyor hemen yan masaya çocukçuya, kaç parmak var diyorum, kocam yanlarında. On tane diyor, birleşik değil. Oğlum avaz avaz bağırıyor doktor bu sırada yüksek sesle 10 puan diyor. Bebek hemşiresiyle göbeğini kesmeye başlıyorlar, her şeyi görüyorum, doktor göbek adı ne olsun diyor. Bilmem, düşünmedim diyorum. Kocama dönüyor ailede dindar insanlar var mı diyor ya da sol görüşlüler, kocam ikisi de var deyince, öyleyse Mustafa koyalım diyor, hem Muhammed Mustafa’ya hem de Mustafa Kemal Atatürk’e ithafen. Böylece oğlumun göbek adı Mustafa oluyor.

Odaya geçtiğimizde çok net söyleyebilirim ki, gözleri kocaman açık oğlumun, etrafı inceliyor. Müthiş derin ve meraklı bir erkek. Yeni doğmuş bir bebek bu kadar meraklı olur mu, olur efenim. Ablası giriyor odaya kardeşini görüyor anlamıyor başta, sonra kardeşini kucağıma alınca kafasına bir şaplak geçiriyor hemen: ) Eğlence başlıyor…

Şimdi bugün iki yaşına giriyor bu meraklı erkek. Annesine işte böyle roman yazdırır gibi yazdırıyor. Hala emiyor beni, zıplayabiliyor, yuvarlak çizebiliyor, birkaç ilginç kelime çıkabiliyor dilinden, tek başına yavaştan yemek yemeye başladı, dıgıdık oynamaya bayılıyor, elindekileri yere fırlatmayı seviyor, ablasını ısırıyor, ablasını taklit ediyor, ablasının oyunlarını bozuyor, her şeyden önemlisi:

Pazar sabahları ablasıyla birlikte kapımızı açıp yatağa atlıyorlar ve bizi uyandırıyorlar. Yatakta onlarla uyanıyoruz ve boğuşarak oynuyoruz. Bir hayal gerçek oldu…


Oğlum,
Canım oğlum,
Anlam katan, renk katan oğlum,
Seni çok,
Öylesine seviyorum ki.
Yeni yaşın kutlu olsun,
Benim canım.


Horoz Nuri’m, Zırtapoz Osman’ım, Deli Dilaver’im, Haydut’um, Korsan’ım…
Ablasının çılgın kardeşi,
Babasının aslan oğlu,
Annesinin hala minik kuzusu,
İyi ki doğdun,
Seni hep istedim,
Bilesin.

Annen.

10 yorum:

  1. ne güzel yazmış annen... ah oğluş iyi ki doğmuşsun anneni bu kadar mutlu etmişsin :)

    YanıtlaSil
  2. İÇA, ağlattın beni...

    YanıtlaSil
  3. İça'cım..

    Şahane yazmışsın!!! Gözlerim dolu dolu okudum, ve en çok da, henüz 4 aylık bir bebeğin varken, bugün gerçek olabilen bir hayali bu kadar korkusuz kurmana, bu kadar çok ve içten istemene, osnunda gerçek olmasına şaşırdım, sevindim!!!

    Güle güle büyüt iki çocuğunu da, hep mutlu olsunlar! Sağlıklı olsunlar!!!

    Sevgiler, Başak

    YanıtlaSil
  4. İça'cım cesaretin karşısında eğiliyorum..
    Çok çok güzel anlatmışın, gözlerim dolu dolu okduum.
    NE güzel ki pazar sabahı kapıyı açıp giren iki çocuğunu var ve hep birlikte boğuşabiliyorsunuz. Bu tablo hiç bozulmasın :)

    YanıtlaSil
  5. iça büyük cesaret tebrik ederim, iyi ki doğurmuşsun:)
    sevgiler

    YanıtlaSil
  6. ağlattın canım...seviyorum sizleri. cavidan.

    YanıtlaSil
  7. Ne güzel bir yazı olmuş,çok duygulandım.İyi ki doğmuş minik oğlan.

    YanıtlaSil
  8. banu,
    aynen çok çok mutluluk kattı hayatıma, iyi ki:)

    aslı,
    bende cok duygulanarak yazdım.

    basak,
    sen de olsan sen de cesaret ederdin, biliyorum ben seni canım:)

    yeliz,
    benden de sevgiler, basak'a dediğim gibi kim olsa cesaret ederdi:)

    fertekc,
    ben de:)

    emine,
    hakikaten iyi ki:)

    burcu,
    amin canım. hicbirimizin huzuru bozulmasın canım benim.

    YanıtlaSil
  9. Ne güzel bir yazı ne güzel bir hayal...2 çocuklu bir annenin bu kadar olumlu şeyler söylemesi keyif verici...
    hayatının sonuna dek daimi prensin, abla ve kardeş.. 8 ayaklı kocaman ailenle...sağlık mutluluk afiyet huzur ve başarı...2 dünyadada tüm güzellikler sizinle olsun...nurturiadan yeni arkadaşın:) sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Bu yazı su anda 3,5 aylık bir kız annesinin 2. Çocuğu istemesine neden oldu, hem de deli gibi :)

    YanıtlaSil